13 Mart 2021 Cumartesi

YEŞİLİN KIZI ANNE


Kitap tanıtım rehberinden;
"Bana Anne diyecekseniz,  lütfen sonunda E harfiyle söyleyin."

Anne, hayallerinin verdiği güçle yaşamı iyilikle ve mutlulukla kucaklayan kimsesiz bir çocuktur. Kendilerine çiftlikte yardım etmesi için bir erkek çocuk evlat edinmeyi planlayan Marilla ve Matthew kardeşler beklenmedik bir şekilde karşılarında Anne'i bulurlar. Ancak çok geçmeden bütün yaramazlıkları, safça hataları ve dünya başına yıkan üzüntüleriyle tuhaf ama sevimli olan bu kız çocuğunun gerçek dünyanın kuralları olduğu gibi kabul etmeyi reddeden yüreğine hayran olurlar."

Bu ara kitapların dünyasındayım.  Bol bol kitap notlarım ve yorumlamalarım olacak, belki bahar yorgunluğunu üzerimden böyle atarım. Son zamanlarda pandemi dolayısıyla ertelediğimiz sağlık problemlerinizi çözümü için uğraşıyoruz.  Annemin boyun fıtığı,  düzleşme sıkıntıları artınca 15 gündür fizik tedavi surecine girdik. Onu, hastaneye getirme eve dönüş derken aksam o kadar hızlı oluyor ki ancak normalleşme kapsamına geçtiğimiz şu günlerde inanılmaz bir kalabalık her yerde. Trafik, kafeler ve koridorlar... En kısa zamanda aşının ikinci dozunu almalarını umuyorum ailemin.

Yeşilin Kızı Anne, küçüklük anısı olarak televizyonda Green Gables ayrıntısı ile yayınlandığını hatırlıyorum. Bu çizgi filmi izlemeyi çok severdim. Anne'nin o cok fazla detay barındıran hayal dünyası, abartılı reaksiyonları ve Marilla neden bilmiyorum.  Bu çizgi filme çocuklar bir yana Marilla'nın sevgisini tam olarak ifade edemeyişi ama o derinden gelen sevgisi ilgimi çekerdi. Aradan çok uzun zaman geçti.  Netflix'de yayınlanan  Anne with an E serisi izlemem çok tavsiye edilse de bir türlü izleyemedim öyleyse kitap serisini okumalıyım dedim. 

Yazarın dili oldukça koştur koştur bir dil... Öyle ki okurken yorulduğumu hissettim. Bu açıdan pek hoşuma gitmedi.  Anne'nin o uçuk hayal dünyası, arkadas edinmekteki başarısı ve Matthew ile olan kalpten gelen sevgisi bağını  bir okuyucu olarak hissetmek güzeldi. Marilla ve Matthew iki kardeş çiftlikteki kendilerine has dünyalarına bir erkek çocuk evlat edinmek isterken Anne'nin gelmesi ve o dünyanın renklenmesi, Anne'nin kendini herkese sevdirmesi, başarmak için olan hırsı ile bu hikayenin sonucunu merak ettiren bir kitap. Çizgi filmde Marilla'ya kitaptan ise Matthew kalpten bir yakınlık duydum. Anne ise hayat yolunda büyüklerin dünyasına adım atmaya başladıkça ne kadar olgunlaştığını onun söylemlerinden anlıyoruz.  Anne evet oldukça ilgi çekici bir karakter ama hikayesi oldukça sabit sıralamaları barındırmaktadır ve ben dürüstçe söylemeliyim ki Gilbert ' ın bakış açısından da  bu hikayeyi görmek isterdim. Kitaptan bir alıntı;

 "Seni bir düzine erkek çocuğuna bile değişmem.  Yani canım Avery Bursunu alan bir oğlan değildi, değil mi? O bir kızdı, benim kızım, benim gurur duyduğum kızım. "

Şimdilik yorumlarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...

4 Mart 2021 Perşembe

KİTAP HIRSIZI THE BOOK THIEF


Mart ayının ilk yazısını bir kitap değerlendirmesi ile yapmak istedim. Uzun zamandır Kitap Hırsızı kitabını okumak istiyordum ancak şubat ayının ilk haftası sipariş verip elime ulaşır ulaşmaz okuyabildim. Son zamanlarda fark ettiğim kadarıyla kitap fiyatlarında ciddi bir artış var ne yazık ki...  Eğitim kitapları da geçen hafta sipariş verdiğimde kargo dahil kampanyaları takip etmeye başladım gerçekten yoksa bütçem oldukça sarsılacak. Neyse...  Kitap tanıtım yazısından;

"2.Dünya Savaşı Almanya'sında yaşayan küçük kız çocuğu Liseli Meminger'in uzun sure hafızalardan silinmeyecek ilginç hikayesini çarpıcı bir dille anlatan Kitap Hırsızı şimdiye kadar otuz dile çevrildi. Avustralya'da ve çeşitli ülkelerde pek çok ödül almasının yanı sıra The New York çok satanlar listesinde bir numaraya yükseldi. "
Benim için daima kitaptan filme uyarlanan filmler ki buna Alacakaranlık ve Harry Potter dahil olmak üzere filmlerden daha çok kitaplar özeldir:) Yönetmenin gözündense görmek istediğim dünyayı yazar tarafından bana tanınan serbestlik eğitim hayal gücümle görmek isterim. Ancak ilk kez önce film sonra kitabını okuduğum ilk hikaye Liesel'in hikayesi... Kitabı iyi ki okumuşum diyorum. 574 sayfanın nasıl bu kadar çabuk bittiğini anlamadım bile... Hikayeyi başlatan ve aslında dinleyicisi olarak ilginç bulacağınız anlatıcı Ölüm, biraz olsun hissettiklerini bizlere sunarken karakterleri ayrıntılı olarak tanımaya başlıyorsunuz. Filmde bazı karakterlerin hikayesi neredeyse yoktu. Liesel'in kelimelere sığınırken yaşam denilen ömür biçilen yolculuğunda kitaplara olan sevgisi, merakı ile yine başka bir dünyaya kendisini aktarabilmeyi başarabiliyor. 2.Dünya Savaşı ve Hitler etkilerini apaçık değil belki ama hissediyorsunuz. Liesel'in yerleştirildiği ailenin fakirliği, Heaven isminin ironisi gibi yaşamaya başladığı mahalleyi, akordeon çalan manevi baba karakterini ve çok fazla söylense de annenin mücadelesini ve Max... Boks yapan Max, Nazi dönemi Almanya'sında yahudi olduğu için geride bıraktıklarına bakamadan yaşayabilmek için Liesel ve manevi ailesinin yanına gelir.  Evin bodrumu bir kaçağı saklarken Liesel'in arkadaşı olan Max savaşın şiddetlendiği süreçte sığındığı ailenin de yanından ayrılmak zorunda kalır.  Baba ise savaşa gönderilir.  Savaştan döndüğünde ise sevincin bir süre sonra hüzne dönüşeceğini hissediyorsunuz, istemsizce. Anlatıcı olarak Ölüm burada devreye giriyor, etkileyici bir biçimde her zaman düz bir yolda ilerlemediğini bazen de şaşırttığını okuyoruz. Dokuz yaşında küçük bir kız çocuğunun ekmek yerine kitap hırsızlığını yapması, hırsızlık yaptığı evin hanımının pencereyi açarak izin verdiğini anlamak ve anlaşılmak dahilinde olan süreç ile  Liesel'in yazmaya başlaması... Filmden bir alıntı; kelimeler hayattır Liesel cümlesini o kadar iyi vurguluyor ki kitap, hayran olmamak elde değil... Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim:) Kitaptan alıntılar;

"Caddenin her yerinde insanlar vardı ama boş olsa, yabancı bundan daha yalnız olamazdı."

"Kitapları tek tek parmaklarının altında hissetti. Sihir gibiydi. Bir avizeden yayılan parlak ışık huzmeleri gibi. Birkaç kez kitaplardan birini neredeyse yerinden çekecekti ama onları rahatsız etmeye cesareti yoktu. Çok mükemmellerdi."

 Şimdilik yorumlarım bu kadar, beklerim yorumlarınızı...





23 Şubat 2021 Salı

MR.QUEEN DİZİ YORUMLAMALAR


Mr.Queen

     Tarihi dizileri sever misiniz? Zaman geçtikçe Kore dizileri arasında seçici olsam da Kore tarihi dizilerinin benim için yeri ayrı... Konu çerçevesi çok geniş, sarayın savaşçıları, terzileri, ressamları, kral ve kraliçeleri daha çok dizi yapılır :) 20 bölümlük Mr.Queen dizisi, diğer tarihi dizileri göre bölüm sayısı az olan bir dizi sonraki özel bölüm şeklinde çekilen Bambu ormanı şeklinde 2 bölüm olsa da hani keşke birkaç bölüm daha olsaydı dedirtti bana. Başroldeki erkek oyuncuyu School 2015 dizisinden hatırlıyorum.  King Cheoljon rolünde Kim Jung-Hyun bu oyuncuyu cok başarılı buluyorum.  School 2015 dizisinde ne güzel gülüyor yahu demekten kendimi alamamıştım.  Kraliçemiz Kim So-yong rolünde Shin Hye-Sun yer aldığı dizileri izlememiştim.  Ancak çok tatlı bir oyuncu olduğunu görülüyor.  Bundan sonraki dizilerini takip edeceğim... Dizimiz ise Jang Bong Hwan ile günümüzde başlıyor.  Kendisi Mavi Saray'daki şef aşçı olarak çalışmakta, evliliğe inanmayan kadınların kalbini çalmakta usta bir karakterimiz. Yaşanılan olay sonucunda ki Kore dizilerinin klasiği geçmişe gidebilmek için suya düşmesi bu dizide de var. Peki sonrası,  yakışıklı  sefimiz  kendisini Joseon döneminde Kraliçenin bedeninde ve büyük olayların ortasında bulur. Ara ara günümüze dönülse de Joseon da şefimiz bence kraliçenin bedeninde dönemin özelliklerinde kendini de buluyor.  Kral tarafından yapılan kraliçenin sözlüğü detayı,  kraliçeyi sonrasında anlamaya çalışması çok güzeldi. Saray çalışanları, mutfak personeli tam bir komedi.  Bu süreçte True Beauty dizisini de izledim. O da güzel bir diziydi ama Mr.Queen dizisini izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.  Çılgın Kraliçenin durumu kabullenip olaylara getirdiği kendi çözümü ve yemek konusundaki yeteneği belirli kalıpları kırmaya çalışması derken dizi akıp gidiyor .

 
Bu sahneyi paylaşmasam olmazdı.  Goblin dizisinin çekim açıları adeta sinema filmi gibiydi ki bu dizide ekran görüntüsünü aldığım sahne hayranlıkla izlettirip müthiş dedirtti, kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. 
Bu arada günümüzdeki şefimiz Choi Jin-Hyuk özlemiştim izlemeyi ...
Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı:)