Ramazan ayının son günlerine doğru yaklaşırken umarım Bayram tüm bereketi, huzuru ve mutluluğu ile birlikte gelir. Depremden sonra pek fazla güncelleme yapamadığımın farkındayım. Mecburen evlerimize döndük ancak yıkılacak, şerit çekilen mahallemizde çok fazla apartman var. Akşam saatlerinde evlerdeki o ışıkları görememek hüzünden çok daha fazlası. Bulvar üzerinde oturduğumuz için biraz gürültülü ve çokça ışık vardır. Şimdi evlerine dönen ancak çok fazla ışığın hala olmadığı bir geceyi pencereden izleyebiliyorsunuz. Bizim oturduğumuz bina da hala güçlendirilmedi; bayramdan sonrası için bekliyorlar sanırım. Bir kolon güçlendirilmesi su deposunun çıkarılması ki depremde hasar alan orta hasarlı binaların bir çoğunun su deposunun kolonları yorması olduğunu da görmüş olduk. Bodrumun su basması gibi problemler birçok bina yaşadığında temizlenip geçiliyor ancak Atalarımızın dediği çok doğru imiş. "Duvarı nem insanı gam yıkar "
Neyse umarım bundan sonrası için daha güzel hayat notlarımını sizlerle paylaşırım. Güzel haberlere, umuda hepimizin ihtiyacı var. Depremlerden belirli bir gün sonra Ankara'ya gitmiştik. Instagramda belki paylaşımlarımı görmüşsünüzdür. 20 gün sürecinde en azından yerin sallanıyor hissi olmadan korkusuzca uyumak biraz zaman alsa da iyi geldiğini söylemeliyim. Ankara'da hayat, okul devam ettiği için çok fazla yer değil belki ama gittiğimiz yerleri sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle Ankara'ya defalarca gitsem de Anıtkabir'e gitme fırsatımız olmamıştı. Bu yüzden bu ilk ziyaretimin harika olduğunu söylemeliyim. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün mezarının yer aldığı, Kurtuluş Savaşı Müzesinin yanı sıra Anadolu'da hüküm sürmüş olan medeniyetlerin de izlerinin bulunduğu muhteşem bir atmosfere sahip Anıtkabiri; mutlaka ziyaret etmelisiniz. Askerlerin nöbet değişimi sırasında kalabalığın tamamen dikkatini bu olaya verdiği yerli ve yabancı turistlerin olduğu o atmosfer tarif edilemez. Atatürk'ü saygı ile anıyoruz. Keşke tam anlamıyla bir turist gibi her yeri her alanı fotoğraflayabilseydim. Geldiğimiz ilk günler olduğu için morallerimiz hala biraz bozuktu. Anıtkabir'i ziyarete gelen insanların da Aslanlı yol üzerinde yürürken aynıydı aslında. Deprem dolayısıyla kalacak bir yer bulabilmek ve o etkileri en azından azaltabilmek. Kahramanmaraş, Malatya'dan çok fazla insanın geldiğini anladım.
(Bu küçük hediyeyi kendime aldım. Fiyatlar Anıtkabir hatırası almak isterseniz eğer oldukça uygun. Mavinin uğuruna inanıyorum...)
Daha sonraki günlerde ise Anadolu Medeniyetler Müzesine doğru yol aldık. Her bir detay öylesine güzeldi ki. Geçmişi, bugünümüzde görürken zamanın aslında aynı döngüde olduğunu anladım. Kullanılmış olan mutfak eşyaları, ince detaylarla işlenmiş olan takılar ve Anadolu'nun hikayesi... Anadolu'nun hikayesini dinlemekten öte gözünüzün önünde canlı durduklarını görüyorsunuz. Bu müzedeki satın almak isteyeceğiniz anı ürünleri biraz pahalı onu belirtmeliyim.
Son olarak ise; Çubuk Barajı Rekrasyon alanına sizleri götüreceğim. Ankara'daki park kültürünü seviyorum. Değer veriliyor ve o alanlar canlandırılıyor. Çubuk Barajı da bizzat Atatürk Tarafından hizmete açılması sağlanmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk betonarme barajıdır. Yaz geldiğinde çok kalabalık ve canlı olduğunu söyledi ablam. Yürüyüş alanında soğuk olmasına rağmen ziyaretçiler vardı. Piknik yapmak isteyenler ya da yürüyüş sporunu yapmak isteyenler için harika bir yer. Ankara Belediye Başkanı 2020 yılında halkın hizmetine açmış. Alan içerisinde tesisler bulunduğu gibi konser de verilebilecek alanlar bulunmakta. Yürüyüş yolunun sonundaki bu manzara ise tarif edilemez.
Ankara geldiğimiz günden gideceğimiz güne gri rengini güneşli bir güne bıraksaydı. İnanıyorum ki sizlerle daha güzel fotoğraflar paylaşabilirdim. Ama olsun; kış mevsimini yaşayan bir şehir ki o günlerde çok da soğuk olmadığı söylendi bizlere.
Yorumlarınızı bekliyorum. Instagram paylaşımlarımı da görmek isterseniz @camdanduslerblog hesabıma sizleri beklerim. Yazmak istediğim sizlerle paylaşmak istediğim çok fazla şey var. Yazımı şu alıntı ile bitirmek istiyorum
"Hayal olmasa nasıl yaşanır hocam? Nesi kalır dünyanın?"(Ağustos Başağı/Sevinç Çokum)