8 Nisan 2020 Çarşamba

SAĞLIKLI İÇECEKLER


Evde durmanın güzel yanları da var mı? Özlediğim birçok şey olsa da şu şartlarda evde durabilmek gerçekten çok önemli. Zorunlu market alışverişi ve ekmek almak için fırına gitmek dışında dışarı çıkmıyorum. 
Hareketsizlik canımı sıksa da başlangıç seviyesinde yoga meditasyonları aplikasyonları indirmiştim. Sırt ve kol ağrılarım için özellikle iyi geldiğini düşünmeye başladım. İkinci haftasındayım programların. Bunun yanı sıra da sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum. 

Kefir ve Laktozsuz bu konuda bana yardımcı olan iki unsur. Sizlere de tavsiye ederim...Kefir; tarihte de  Orta Asya'da sıklıkla tüketildiği bilinmektedir. Küçükken annem içmem için çok ısrar etse de içemezdim. Gerçi hala sade içemiyorum ama onun da formülünü buldum. Sade kefir aldığımda muz ve bal ile tatlandırıyorum. Çok faydalı bir içecek, tavsiye ederim. 
İçerisindeki probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini düzenlemeye yardımcı olur. Ayrıca kefirin içerisinde bulunan fosfor normal enerji oluşum metabolizmasına katkıda bulunurken; B12 vitamini ile yorgunluk ve bitkinliğin azalmasına yardımcı olur ve  kalsiyum ile de kemikleri korur.

Süt konusuna gelecek olursam ise gerçekten şişkinlik ve hazımsızlık yaşamadan süt içmenin keyfine son zamanlarda vardım. Neden laktoksuz süt?
*Süte ilave edilen laktaz enzimi sütün içindeki laktazu parçalar ve sindirmi kolaylaştırır
*Laktozsuz süt, süt şekerini(laktozu) sindirmekte zorlanan kişilerde görülen midede şişkinlik, gaz ve bulantı şikayetlerini azaltmaya yardımcı olur.
*Laktozsuz süt içerdiği besin değeri bakımından (protein, kalsiyum, vitaminler) diğer sade UHT inek sütleri ile aynıdır.
Nisan ayı portakal çiçekleri kokusu ile özdeleşen bir ay benim için. Şu sıra uzaktan izlesem de kokusu geceyi güzelleştiriyor. Beklerim yorumlarınızı...

5 Nisan 2020 Pazar

ÇOCUKLUĞUMDA SEVDİĞİM ÇİZGİ FİLMLER(MİM)


Sevgili düstasarımcısı beni çocukluğumda sevdiğim çizgi filmler mime davet etmişti. Uzun zamandır da mim yazmadığım için çok teşekkür ederim. Aslında herkes benim de izlediğim hatta televizyonda yayınlanması için heyecanla beklediğim çizgi filmleri paylaştı. Şirinler, Vikingler, Jetgiller ki bana geleceğin gerçekten de bu çizgi filmdeki gibi uçan arabalar, oradan oraya ışınlanmalar ile olacağını hayal ettiren çizgi filmdir ve Heidi... Ama çocukluğumda hatırladığım izlemekten vazgeçemediğimden de öte yayınlanması kesilince üzüldüğüm çizgi filmleri paylaşmak istedim.

                           YEŞİLİN KIZI ANNE




 Bu diziyi Kanal D'nin yıllar önce yayınlandığını hatırlıyorum. Okuldan dönüşte sanırım 9-10  yaşlarındaydım. Saat 16.00 dan sonra yayınlardı. Bazı anılarım aklımda çok canlılar. İsim hafızası bu arada çok iyi olan birisi değilim. Ama olaylar aklımda detaylı kalır. Bu dizinin de Anne 'nin şehirde okumak için burs alıp gittikten sonra birkaç bölüm daha yayınlanıp kaldırılması çok üzmüştü. Bu ara bir Anne dizisi var biliyorum. Hiç izlemedim ancak bu çizgi filmin dizisi olduğunu düşünürken araştırdığımda kendi izlediğim çizgi filmi de buldum. En kısa zamanda yayınlanan Anne dizisini de izlemeyi istiyorum. Anne Shirley yetimhanede büyüyen neşeli ve hayat dolu bir kız. Cutberth ailesinin yanına gönderildiğinde bayan Marilla önce yadırgasa da daha sonra ailenin yeri doldurulmaz bir üyesi olur. Anne'e dikiş dikmeyi öğrettiğini hatırlıyorum. Anne, Diane ile yakın arkadaştır. Diane biraz daha çekingen bir karakterdi. Gilbert yakışıklı, biraz dalgacı ve  büyüdükçe olgunlaşan karakterlerdendi. Yaptığı fedakarlık hala aklımda... 

            Ay Savaşçısı
                                                  

TRT saat 15.30 kuşağı çizgi filmi. Ne severdim izlemeyi. Yayınlamayı kesince TRT'de o kadar üzülmüştüm ki.

Usagi Tsukino; animenin en önemli karakteri. Kalbi saf sevgi ile dolu fazlasıyla sulu gözlüdür. Ay Savaşçısı olmak yerine sıradan bir öğrenci olmayı istese de zamanla bu gücü nasıl kullanacağını anlar. Notlarım:
Smokinli Şövalye(Mamoru); Ailesini trafik kazasında kaybettikten sonra geçmişi hatırlayamaz. Zamanla o da gezegen savaşçılarının yanında savaşır. Yaşça Usagi'den büyüktür. Usagi ile olan aşkları sevimliydi. 
Ami(Merkür Savaşçısı); Grubun en zekisi ve grubun beynidir. Aynı zamanda da okul birincisidir. Suyu kontrol edebilmektedir.
Rei(Mars Savaşçısı); Tapınakta büyükbabası ile birlikte yaşamaktadır. Kötü güçlerin varlığını hissetmekte ve ateşi kontrol edebilmektedir.
Makato(Jüpiter Savaşçısı); Çok güzel yemek yapabilmektedir. Usagi ve diğer kızların okuluna sonradan transfer olmuştur. Şimşek gibi doğa güçlerini kontrol etmektedir. 
Minako(Venüs Savaşçısı); Oldukça tatlı ve iyimserdir. Şarkı söylemeyi çok sever. Aşkın ve sevginin savaşçısıdır. 

Daha sonra uyanan Neptün, Satürn, Plüton, Uranüs gibi savaşçıları da animenin devamındaki karakterlerdir. Benim için Usagi sevimli bir karakter olsa da Mars Savaşçısını çok severdim. Aslında tüm savaşçıların birbirini tamamlaması, zor durumlarda birbirlerine olan sadakat ve sevgileri; savaşçı olarak sevgi ve adalet için mücadele etmeleri ile güzeldi. Daha sonra internetten devam niteliğinde olan bölümleri izlesem de sanırım o zamanki mutluluğu, heyecanı alamadım. Saatini beklemek, o meşhur giriş müziğini dinlemek çocukluğumun güzel anılarıydı. Bu mimi yapmak isteyen herkesi davet ediyorum. beklerim yorumlarınızı...


1 Nisan 2020 Çarşamba

THE BOOK THIEF FİLM


 Mart ayı bir asır gibi geçti. İki hafta öncesi çok uzak gibi gelse de aslında kısa bir zaman dilimi öyle değil mi? Anı gibi geliyor sabah 6 da uyanıp okul için dışarı çıktığım zaman dilimi... Ama bugün bahar o güzel yüzünü gösterdi. Harika bir güneş hemen yanı başında ise tatlı bir rüzgar... Bu ara balkona daha sık çıktığım için havayı biraz uzaktan da olsa izliyorum. Küçük bir hobi bahçem oldu sanki. Domates, havuç, soğan ve sarımsak küçük saksılara ektiklerim kendini göstermeye başladı. Güzel bir terapi gibi herkese tavsiye ederim. 

Bugünlerde izleme listemdeki filmleri izliyorum. Kitap Hırsızı/ The Book Thief uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi. İlk boş zamanımda izleyeceğim diyerek sürekli erteliyordum. Hata etmişim. 2 saat 13 dakikada bir sahneyi bile atlamadan izledim. En beğendiğim filmler listesinde ilk üçe rahat girdi. Hala birinci sırada Son Samuray filmi var. Her bir detay; müzikler, oyunculuklar harikaydı...

Kitap Hırsızı filmi ise kitabından uyarlanmış. Kitabını da filmini izledikten sonra kesinlikle okumalıyım dedim. (yazarı: Markus Zusak) 
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya'da dokuz yaşında küçük bir kız çocuğu Liesel Meminger bir ailenin yanına gönderilir. O ailenin manevi kızı olur. Liesel kitaplarla özel bir bağ geliştirir ki; bunda en önemli pay babasınındır. Her akşam beraber okuma yaparlar ve kitaplardaki ilgi çekici veyahut bilmedikleri yeni kelimeleri evlerinin bodrumundaki duvarları kapsayan  tahtaya yazarlar. Liesel çok sevdiği ailesi ve evlerinde kalan sığınmacı Max ile kitap okumaya devam eder. Dünyada yaşanan tüm kötülüklerden ve acılardan kurtulmanın yolu ikisi için de kitaplar olmuştur. Ancak bodrum katında Hitler'in zulmünden kaçarak saklanan Yahudi Max daima endişeli bir haldedir. 

Filmden bazı alıntılar; 

"Kelimeler hayattır Liesel"

"Beni her zaman kelimelerinin içinde bulacaksın"

Öyle ki izlerken yanı başımda daima bir not defteri bulunur. Filmin sürükleyiciliği ve etkileyiciliğinden bu kadarcık notlar aldım. 2.Dünya Savaşı özellikle Hitler dönemi filmleri izlerken etkileniyorum. Dönemdeki acılar ve yapılan işkencelerin etkilememesi zaten imkansız. Bu yüzden bazı filmleri ruhum kaldırmaz diyerek izlemiyordum. Ancak Liesel'in(Sophie Nelisse) tatlılığı; babanın(Geoffrey Rush) anlayışlı hali annenin(Emily Watson) o sert görüntüsünün altındaki naif kalbi; Max'i(Ben Schnetzer) hayatta tutmak için verdikleri mücadele... Acıyı, savaşı ve savaş dönemindeki ruh halini, korkuyu hissediyorsunuz.Kanlı görüntüler yerine hissettirme ve insanlık üzerinde durulmuş. Korkuyu insanların hal ve hareketlerinden yanı başınızda buluyorsunuz. Özellikle bombalardan korunmak için sığınaklardaki insanların yüzlerini görünce savaşın etkilerini bir kez daha anlıyorsunuz. 
Liesel ile Max arasında geçen bir diyalog aklımda; Liesel olan bitene anlam veremezken Max diyebilecek en uygun cümleyi aramaktadır. "Bir şey yapmasına gerek yok. İnsana insanlığını hatırlattı yalnızca..."
İzlemenizi tavsiye ederim. Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...