Uzun zamandır film izleyemiyordum.
Belki düşüncelerimin yoğunluğundan dikkatimi veremediğimden belki de izlemek istediğim tarzdaki filmleri bir türlü yakalayamadığımdan... Ama bu düşüncemi değiştiren bir Netflix filmi diyorum; Enola Holmes...
Sherlock Holmes hayranı olarak şunu da belirtmeliyim ki Benedict Cumberbatch evet hayranları çok olsa da benim için Sherlock Robert Downey Jr.'dur. Evet kendisini aşırı karizmatik ve özgüvenli bulsam da Sherlock ruh hali denilen o ruh halini yansıttığını düşünüyorum. O ruh halinin temelden gelen etkileri peki? Peki ya kahramanlar ve olaylar belirgin olsa da onların aileleri...
Sherlock; zekasını, parçadan bütüne doğru bulmacaları teker teker yerine yerleştirmesi, detayları zihninde tutması ve aslında soğukkanlılığıyla parlaması aile fertlerinden hangisine has bir özellik olmalı? Annesi, babası, bu arada Sherlock'un kendisinden 7 yaş büyük olan abisi Mycroft, belki de kardeşi...Yine bir kitaptan uyarlama olan Enola Holmes'u çok sevdim.
Milli Boby Brown'u ilk kez izliyorum.
Stranger Things dizisini duysam da izlemedim ne yazık ki. Ancak henüz 16 yaşında olmasına rağmen verdiği enerji harika.
Enola karakterinin gerçekliğini izlerken sorgulatmıyor. Tamamen bağımsız bir karakter olan Sherlock'un ailesi olması, küçük kız kardeşinin zekasının onunkiyle boy ölçüşmesi oldukça başarılı.
Nancy Springer kitap serisinden uyarlanan Enola Holmes (Millie Boby Brown) filmin odak noktası. Annesi ile izole olmuş bir şekilde yaşarken 16. doğum gününde annesinin ortadan kaybolmasıyla Enola; kendisini büyük bir gizemin ortasında buluyor.
Evden çoktan ayrılmış olan abileri Mycroft(Sam Claflin) ve diğer abisi Sherlock'un annelerinin kaybolmasını haber aldıktan sonra eve döndüklerinde Enola konusunda oldukça şaşırırlar.
Anneleri(Helena Bonham Carter) Enola'yı kendisi eğitmiş, zamanın çok ilerisinde ona dövüş sanatları konusunda eğitim verdiği gibi akademik yönden de onu mükemmel hale getirmiştir.
Mycroft bu durumdan hoşlanmaz ve onu dönemin kadın erkek eşitsizliğinde gerçek bir hanımefendi!!!! gibi yetişmesini sağlamak için okula göndermek ister. Sherlock ise tam bir umursamaz tavır takınır bu konuda ancak filmin sonunda birkaç cümlesi bu konuda beni mutlu ettiğini söylemeden geçemeyeceğim.
Böyle bir okula gitmek istemeyen Enola annesini de bulmak için Londra sokaklarında biraz tehlikeli biraz da hayat dolu bir maceraya atılır.
Enola annesi tarafından insanlar ne derse desin hatta ne dayatılırsa dayatılsın kendisi ve ne olmak istediği konusunda eğitilmiştir. Kendi kararlarını alırken annesinin de öğretilerini sorgulayarak vicdan ve zeka aslında kalp üçgeninde harmanlanmış bir karakter.
Sherlock'tan önce gizemin ipuçlarına ulaşması da aslında onun ne kadar zeki ve iyi bir dedektif olduğunu gösteriyor. Dönemin o bildiğimiz kadınların yalnızca mükemmel bir eş konusunda eğitilmesi gerektiği inancını taşıyan öğretilere karşı dimdik duran tercihlerini zekasıyla harmanlamayı bilecek kadar iyi bir karakter. Güçlü, aldığı kararların arkasında duran bir erkek tarafından kurtarılmayı beklemeden kendisini kurtaran bu filmin ana kahramanın hikayesi bence devam etmeli. All the bright places(tık tık) filminden sonra beğendiğim bu filmi izlemenizi tavsiye ederim.
Beklerim yorumlarınızı...