21 Ocak 2019 Pazartesi

NEUTROGENA HYDRO BOOST SPREY





      "Çünkü insanın bazen ne düşündüğü ne de bir şey hissettiği anlar vardı..." (Virginia Woolf) altıntısı ile yazımıza başlayalım bakalım. Sabah saatleri kimi zaman aynen ben de bu cümledeki gibi oluyorum. Bu ara bitenler yazısı yapmayı çok istiyordum. Zamanın kumları dört bir yana savrulurken bahar mevsimine güzel bir hazırlık olsun. Biliyorum, Ocak ayı bitmek üzere de olsa bir Şubat var. Mart ise kıştan kalma soğuk yüzünü gösterirken güneşi umarım saklamaz. 

        Kış ayları kuruyan eller, nemini kaybetmiş bir cilt :( Bu yüzden elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum. Neutrogena Hydro Boost serisinin farklı ürünlerini kullansam da henüz biten ürünü ekspress nemlendirici spreyi.

       NEUTROGENA HYDRO BOOST  SERİSİ
       (Normal/Kuru ciltler için)
Yeni Neutrogena Hydro Boost Ekspress Nemlendirici

Sprey gün boyu sıkı ve canlı bir cilt için anında nemlendirir. Bu ferahlatıcı,ultra hafif ve serinletici formül kendi ağırlığının 1000 katı kadar su tutabilen Hiyalüronik Asit içeriği sayesinde cildinizde yoğun bir nemlendirme sağlar. Cildin nem ihtiyacını iki adımda karşılar;

*Cilde nemi hapseder
*Cildiniz ihtiyaç duydukça ona geri vererek nem dengesini sağlar.

Kullanımı: Duş veya banyo sonrası doğrudan ıslak cildinize uygulayarak suyu cildinize hapsedin. Yağsız ve yapışkan olmayan formülü anında cilde nüfuz ederek kolayca emilir.(Yüzünüz hariç)

       Gün boyu canlı bir cilt için anında ferahlık, kolay emilim vaadinin bir kısmını yerine getirebilen bir ürün. Kokusunu sevdiğim ürünleri bir başka kullanıyorum o ayrı ancak kolay emilimi özellikle artı puan. Bazı bakım ürünlerinde kullandıkça görüyorsunuz o yapışkan his bir süre sizi bırakmıyor. 
      Bu ürünü orta şekerli görüyorum. Kolay emilim, kolay kullanım ve sevdiğim bir kokusu olsa da kışın sert etkileri için biraz zayıf kaldı. Kullanım sonrası yeniden kullanmak istiyorsunuz. Kusursuz nemi hapsetmiş bir cilt ürünü kullandım hissi olmuyor ne yazık ki.  Her ürünün vakti olduğuna inananlardanım ve bence bir bahar ürünü. Benim çok sık kullanımıma göre oldukça iyi dayandı. Ancak aynı zamanlarda ablam da Neutrogena hydro boost vücut losyonu (400ml) almıştı. Gözlemlediğim kadarıyla ki hala bitmedi daha etkili. Aralarındaki fiyat farkı oldukça da az. Sanırım bir sonraki alışverişimde alacağım kendisini :)
  Güzel bir pazartesi; güzel bir hafta olsun... Yorumlarınızı beklerim...


16 Ocak 2019 Çarşamba

ANI YAKALAMAK

Anı yakalamak mı; yoksa o anı hatırlamak mı? Fotoğraf çekerken bazen bu soruyu soruyorum kendime... Çok fazla farklı yerler görmeyi istesem de bulunduğum andaki farklılıkları aslında dikkat edilmeden kaçırdıklarımızı hatırlamayı seviyorum. Yani ikisi de... 
Araba ile geçerken yolu izlemeyi sevenlerden misiniz, bilmem ancak ben sessizce kelimelerimi o anın ötesine erteleyerek izlemeyi severim. Yol arkadaşlığım camın buğusundaki şekiller çizmekle geçer. Çocukluğumdan kalan bir alışkanlık. 
Fotoğraf bu aydan değil belki ama bugün paylaşmak istedim. Anı yakalarken görülmeyen detayları ile... O andaki düşünce yağmurunun virgülsüz noktalanması ile... 
Bugün biraz zamanı geçirmek biraz da gülmek için yedi numara dizisinin eski bölümlerini izlerken; not almışım. Bu diziden o kadar çok notlarım var ki, defterimde... Üniversite zamanı da eski bölümlerini açar vizelerden, finallerden önce izlerdim. Belki umut belki de özlemek duygusu ile alakalı bir hisle. Bu dizi eski bölümleri ile dahi zamanda eskimeyen dizilerden benim için. Armağan ve Haydar karakteri Ağva'ya gitmişlerdir. Haydar; Armağan'a bir hikaye anlatır;

(Armağan) "Ne güzel. Bazen senin yanında kendimi işe yaramaz hissediyorum. Biz dersleri zar zor yetiştiriyoruz bir de sana bak.
(Haydar) "Sana bir hikaye anlatayım mı?"
(Armağan) anlatmasını ister...
(Haydar) "Bir sucu boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronunun evine giden uzun yolu dolu olarak tamamlarken çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. "
(Armağan) "Ben çatlak bir kovayım. Sevdim. Devam et..."

(Haydar) " Bu durum iki yıl boyunca böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronun evine sadece bir buçuk kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken zavallı çatlak kova, görevinin sadece yarısını yeri getiriyor olmaktan utanç duyuyormuş. Bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."Nede?" diye sormuş sucu. Kova cevap vermiş..."
(Armağan)  "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum ve benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun... Ben çatlak bir kovayım! Ben çatlak bir kovayıımmm!"
(Haydar) "Devamını dinleyecek misin? Sucu demiş ki; Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum. Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu, diğer kovanın tarafında hiç çiçekler olmadığını fark ettin mi? Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken sen onları suladın. Ben de bu güzel çiçekleri toplayıp patronumun evini süsleyebildim. Geçtiğin her yerde çiçek açtırıyorsun, hiçbir şey yapmasan da olur."
    Gülümseyerek izledim belki de her seferinde bu sahneyi... Zaman geçtikçe not alma alışkanlığım da arttı. Beklerim yorumlarınızı... 

14 Ocak 2019 Pazartesi

KIŞ YÜRÜYÜŞÜ


Kış yürüyüşlerini sever misiniz? Üşengeçliğim tutsa da yürüyüş yaparken düşünmeyi seviyorum galiba. Düşüncelerin birer paragraf olmasını adeta bir kitabın farklı bölümünü anlatırcasına ilerlemek güzel hissettiriyor. Çevrenin değişimine bizzat şahit olurken gözden kaçırdığınız detaylara dikkat etme fırsatı buluyorsunuz. Fotoğrafı öncesinde Instagram sayfama koysam da yazısı bugüne kısmetmiş. 

Çekerken düşüncem; mevsimlerin de ruhu olduğu idi. Adeta öncesinden sonrasına bir hikaye anlattıklarını fark etmiş; hayatın hikayesine bir noktalı virgül eklemiştim... 
 Kimi zaman kış mevsimi benim için soğuk biraz da yorucu bir mevsim gibi olsa da son zamanlarda olgun ve biraz da cesur bir mevsim olduğunu düşünmeye başladım. Sonbaharın hüznünü barındırmanın ötesinde; sonrasına umut diliyor. İlkbaharın renkli dünyasına daha bir farklı hazırlıyor. 
Bu kış hakkında notlarım; biraz daha soğuk sanki... Öyle ki kar yağışını çok nadir gördüğümüz Adana'da karı da merkezde; havada dahi olsa gördük. Böyle havalarda yürümek; izlemek bir farklı. Kış notlarım, sakin ve yorgun...

Tüm o insan kalabalığında doğanın daha baskın olması ile bir başka dünyanın kapısı açılıyor sanki. Uğultular yerini sakinliğe ve kalbin ritmik atışlarını hissetmeye bırakıyor. Alışkanlıklar, zorunluluklar bir süreliğine geride kalıyor. Zaman da oluşturulan yalancı aslında hayal edilen bir aralık; dile geliyor. Keskin bir rüzgar yürümelisin derken ağaçların dökülen yaprakları bir tablonun içerisine adım attırıyor. Bu yolu seviyorum. Evime yakın bir park. Oldukça da kalabalık oluyor hafta sonları. Ancak hafta içinde parkın yanından geçerken dahi parkın içerisine girip bu yoldan yürümek istiyorum. Bu yol tüm mevsimleri ruhunda barındırıyor çünkü. Yaz güneşinin yakıcılığını örterken baharın en güzel rengi yeşili canlılığı ile gösteriyor. Kış mevsiminin ise yağmurdan sonraki o huzurlu dinginliğini... 
Hayat detaylardaki güzelliklerle bir başka güzel. Bu yıl umarım daha fazla yürürüm. Çok fazla spor yapabilen birisi değilim. Sakin bir benlik dinlemesine iyi geldiğini bildiğim için daha sık yürümek istesem de çoğu zaman üşeniyorum. Güzel bir hafta olsun. Bu arada dinlemek isterseniz Glee dizisi/ I will survive cover bir bakın. Güçlü sesler barındıran bir dizi idi... Beklerim yorumlarınızı...